1.Yeni başlayanlar için Ankara AŞTİ dir .
2. Soğuğun içine işlediği anda başını kaldırıp etrafta denizi aramaz
isen kolay alışırsın.
madde 1: Ankara'da deniz yoktur. Deniz kenarında bir kentte bir şekilde
bulunmuşsan, denizi seviyorsan, Ankara'yı kısa vadede sevemeyeceksin, hiç
kasma. Yine de çeneni kapa, Ankara iyi güzel de denizi yok abi bea
kabilinden düşüncelerini kendine sakla, bu muhabbetleri defalarca kez
duymuş olan Ankaralılar pek sevecen davranmazlar, sıcak yaklaşmazlar.
Baygınlık verirsiniz. Yapmayın etmeyin gözünüzü seveyim.
madde 2: Ankara'yı Istanbul ile, Izmir ile
kıyaslamaya kalkmayın, bu da sevilmez, hele Izmir karşılaştırması
tiksinti yaratır. Yok kordon vardı yok çiğdem vardı bilmemne..
Gölbaşı'nda denize dökerler adamı allahama..
madde 3: Ankara'da kış soğuk geçer. Rüzgarı
keser, ayazı süründürür. Kalın giyinin, bere ve eldiven edinin; öğlen
dışarı çıkıyorsanız ve geç saatlerde dışarda bulunmanız gerekecekse
havaya aldanmayın. Coğrafya dersinde karasal iklim için neler söylerdiniz
onları hatırlayın. Ya da en iyisi bir gece iliklerinize kadar üşüyün,
sonra gece-gündüz sıcaklığı arasındaki büyük farklı anlayın.
madde 4: Çinçin mahallesi denilen yere gece
gitmeyin. Gündüz de gitmeyin. Illa gidecem ben gezerim görürüm hoplarım
zıplarım diyorsanız, en fiyakalı, en pahalı giysilerinizi giyin,
telefonunuzu boynunuza asın öle gidin.
madde 5: Ankara' da deniz yoktur. Alışın..
madde 6: Elektronik malzeme, korsan cd falan arıyorsanız Kızılay'da
vakit kaybetmeyin, Teknosa arayıp kazık yemeyin, Maltepe Pazarı'nı
öğrenin. Ben öğrenciyim abi sözünü motto bilin, her alışverişte işe
yarar.
madde 7: Öğrenciyseniz, kendi evinizde
kalacaksanız, bir şekilde itfaiye meydanı na gidin, dibine kadar
araştırın, az parayla süper ev nasıl döşenir görün. Ya da beni çağırın
göstereyim.
madde 8: Atakule'de bir halt yok, boşuna
meraklanmayın, Çankaya'ya sırf Atakule için tırmanmayın. Ha eğer ben illa
bozkır manzarası görecem edecem diyip de gidecekseniz, hemen aşağıdaki
Botanik Parkına da uğrayın.
madde 9: Ankara da deniz yoktur. Deniz aramayın.
madde 10: Metro'ya girin, kaybolun, ama alışveriş
yapmayın.
madde 11: ODTÜ, Bilkent, Hacettepe yahut Başkent
üniversitesi öğrencisi iseniz, araba almayın, otobüs ve servisi tercih
edin. Eskişehir yolunun her sabah yaşadığı tıkanıkta tuzunuz bulunmasın.
Sizin yüzünüzden sınava geç kalmayayım. Lütfen.
madde 12: Banliyö trenleri güvenlidir, çekinmeyin
kullanın. Sincanlı ezik büzük gençlerle muhatap olmayın.
madde 13: Kaybolursanız kimseye asla ve kat'a yol
sormayın. Sorduğunuz her yüz kişiden kırkı gitmemeniz gereken yönü, otuzu
bambaşka bir tarafı gösterir, kalan otuz da bilmiyorum abi ben buraların
yabancısıyım der. Karanfil Sokak'ta Sağlık Bakanlığı nerede diye
sorarsınız, adamı Kocatepe Camii'ne çıkarırlar, yapmadıkları şey
değildir. Harita edinin.
madde 14: ODTÜ'lü değilseniz, ODTÜ kampüsüne
girmeniz, Alcatraz'dan kaçmanız kadar meşakkatli bir meseledir, bunu
bilin. Israrcı iseniz, risk alın ve Güvenpark'tan kalkan ODTÜ
minibüslerinden birine binin, kampüse girişte kimlik soran görevli
minibüse girdiğinde, kendinizden emin bir şekilde adamın gözlerine sen
benim kim olduğumu biliyor musun bakışı atın. Işe yarayabilir. (sonrası
gelen düzenleme: ne yaparsanız yapın, gerekirse ormana dalın
girin ama kimlik diye topkek ambalajı, kupa sekizlisi göstermeyin)
madde 15: Ankara'da deniz yok. Yok ulan işte,
yok!
madde 16: Ulus pek sevilen bir yer değildir. Eski
meclis binasının burada bulunması Ulus'u güzel kılmaz. Zamanla
göreceksiniz ki, Ulus'u hiçbir şey güzel kılmaz, kılamaz; olabilemez.
Ulus'tan ve arka sokaklarından uzak durun.
madde 17: En popüler buluşma mekanları olan
Kızılay Gima'yı ve Dost Kitabevi'ni öğrenin.
madde 18: Tunalı Hilmi Caddesi demeyin. Ankaralılar -muhtemelen
Hilmi'nin güzel bir isim olmadığını düşünüyor olduklarından- direkman
Tunalı derler. Siz de Tunalı diyin.
madde 19: Ankaragücü taraftarı çirkef ve
kalabalık, Gençlerbirliği taraftarı az sayıda ve enteldir. Kalabalık bir
Ankaragücü taraftar grubu görürseniz sakının. Laf atarlarsa karşılık
vermeyin. Tek kişi bile olsa, iki dakika içersinde sürüyle adam toplayıp
peşinizden koşturabilir. Büyükşehir Belediyespor'un taraftarı yoktur,
olduğunu iddia eden olursa gülün geçin. Nanik yapın.
madde 20: "Boş yere ağlama, kalbini bağlama,
Ankara kızlarına" şarkısını öğrenin, sık sık söyleyin.
madde 21: Ankara'da en güzel mevsim sonbahardır.
Tadını çıkarın.
madde 22: Trafikte taş düşemez ama milletvekili
çıkabilir. Kırmızı ışıkta sizi bekletebilir. Hazırlıklı olun.
madde 23: Gazi üniversitesi'nin IIBF dışındaki bir fakültesine
gidecekseniz temkinli olun, eli tespihli takım elbiseli tiplerle saçınız,
sakalınız, küpeniz üzerine bir konuşma yapmaya hazır olun. Adamlarla
papaz olmayın.
madde 24: Gece ondan on birden sonra sokaklarda
kimseciklerin kalmaması normaldir, kimyasal bomba neyim atılmamış,
insanlar sığınağa kaçarcasına bir anda ortalıktan kaybolmamışlardır,
olağan bir durumdur bu. Sakin olun, panik yapmayın.
madde 25: Cadde ortasında düğün dernek görürsen
şaşırma, bilmediğin Ankara havalarında da oynama. (bkz: düz oyun) (bkz:
kaşıklı oyun) (bkz: okuntu)
3. Nerede olursanız olun aşağıya doğru indiğinizde Kızılay'a
çıkarsınız. Pek çok yere yürüyerek gidebilirsiniz, kaybolmak gibi bir
şansınız yoktur, bunu unutmayın. "Aha nerdeyim lan ben?" dediğinizde
Ulus'tasınızdır, panik yapmaya gerek yok, Bentderesi'ne doğru
gitmediğinizden emin olduktan sonra, hızla metroya ulaşabilirsiniz,
müzelerin biraz aşağısındadır. Büyük Tiyatro'yu sorup, entel görünümüne
girmeyin, Itfaiyeciler Çarşısı'nı sorun, kimse sizi kandırmasın.
Samanpazarı da olabilir. Ulus dışında Ankara'da hiçbir yerde absürd bir
durumla karşılaşmazsınız. Etrafınızda, gözünüzü nereye çevirdiyseniz bir
robocopa çarptıysa Kızılay'dasınız demektir., Eylem yapılacak
anlamındadır bu. Korkmayın. Yine, bir avuç eylemci için 4 otobüs robocop,
çevik kuvvet inmiştir. "Bu kadar polisi nereye göndersin kardeşim bu
devlet?!" mantığıyla öyle bakınır dururlar o polisler. Sonra SSK Işhanı
ve Sakarya alkol mekanlarıdır. En berbat birahanelerden tutun meyhane ve
club ortamlarının hepsi vardır oralarda. Ankara'da güz bambaşkadır.
Özellikle, kalabalığı seviyorsanız, Yüksel caddesinde,
tenhalığı seviyorsanız, Bahçeli 7. cadde hariç her caddesinde
ve Tandoğan'ın ara sokaklarında turlarsanız, bir aylığına bu şehri
sevebilirsiniz belki. Onun dışında bürokrasi hemen her zaman kendisini
hissettirir de bir tek Sakarya caddesine uğramaz gibi gelir bana.
4. Ankara melankoliktir, ekim güzeldir.
Sizinde kendinizi bulacağınız, zevkle takip edeceğiniz bi yer yapmak istedim
20 Mart 2014 Perşembe
Erkek adam bilgisayarı böyle kullanır hsdgfjsfsd
Silmek istediği bir dosyayı Shift+Del kombinasyonu ile siler, geri dönüşüm kutusu kullanmaz,
tükürdüğünü yalamaz.
Windows gezgini kullanmaz, aradığı dosyayı anında bulur.
IP'sini gizlemez.
Windows XPde bir hata olduğunda hata raporu göndermez, ispiyonculuk yapmaz, hoşgörülüdür.
MS Office yardımcısını da diğer yazılımların Yardım menülerini kullanmaz.
Bilgisayarcı kültürüne saygı gösterir. "Tek rakibim AMD", "Rahmetli de X386'ydı", "Bir sana
hasretim
bir de 3Ghz CPU hızına", "Windows'un ustasıyım, Linux'ın hastasıyım" gibi sözleri ağzından
düşürmez.
IMAC gibi renkli, cicili bicili bilgisayar kullanmaz.
Görev zamanlayıcı kullanmaz, kafasına estiğinde defrag yapar.
İnternette sörf yapmaz, olsa olsa tavla oynar.
Antivirüsle, spyware ile uğraşmaz. Gerekirse format basar.
Multimedya klavye kullanmaz.
Laptopun dokunmatik faresini kullanmaz, normal fare takar.
Işıklı-janjanlı kasa kullanmaz.
Ekran koruyucu kullanmaz.
Overclock yapamıyorum diye ağlamaz
Sistemi eski de olsa onu hor görmez, sahip çıkar.
"Bilmiyordum yanlış yaptım PC bozuldu" demez. "Sinirlendim vurdum tekmeyi, bozuldu" der.
Markalı PC almaz, kendi PC'sini kendi toplar.
AMD 3000+'ı 2.6Ghz'e overclock ederken yanan işlemcisini servise götürdüğünde adam gibi doğruyu
söyler, "abi açtım çalışmadı" demez. "Ne biçim işlemci bu, adam gibi overclock yapılmıyor" der.
Bilgisayar ayarlarını kurcalamaktan kaçınmaz. Gerekirse bozar ama yine de kurcalar.
Sınır tanımaz! ADSL limiti 3GB ise 2.9'da durmaz, sörfe devam eder.
Hızlı yazayım derken yaptığı yazım yanlışlarını silmekle uğraşmaz, hemen Enter'a basıp gönderir.
Sabit diskden, fandan, CPU'dan çıkan seslerle huzur bulur.
Fedakar olur, yaz sıcağında kendisi boncuk boncuk terlese bile vantilatörü kasadan içeri doğru
tutar.
Mouse kullanmaz, klavyedeki hünerlerini her yerde gösterir.
XP'sini Windows klasik temasıyla kullanır. Şekerci dükkanı gibi kullanmaz.
Dial-up'ında "save password" demez, tüm şifrelerini hatırlar hepsi de farklıdır.
My Pictures veya My Music klasörlerini kullanmaz, aksine siler.
USB'den kahve ısıtıcı kullanır. Mutfağa gitmez. Kahvesini yudumlarken kullandığı ICQ'sunda
yazışacak
birini bulursa, klavyeyi on parmak kullanmak için kahve tutacağı olarak DVD-ROM'unu kullanır.
Boş USB yuvası bırakmaz hepsini doldurur.
Gecenin bi vakti bile olsa bilgisayar başında atletle şortla oturmaz.
İşlem yapıyor ikonu olarak kum saati yoktur. Tesbih çeken, volta atan Kadir İnanır bakışlı insan
modeli vardır.
Yazılımların LITE sürümlerini kullanmaz.
Ctrl+Alt+Delete ile uğraşmaz direkt reset atar.
Sevdiği kızın adını ağaca değil, monitöre kazır.
Ayna önünde değil, web cam yardımıyla monitör önünde tıraş olur.
128 MB USB bellek taşımaz, babalar gibi 80 GB sabit disk taşır.
Yamasını kendi yapar, internette yama aramaz.
Bulduğu Windows açıklarını kendi kapatır.
Sistemini power tuşuyla değil anakartın üzerinden kısa devre yaptırarak açar.
Disket sürücüsünden vazgeçmez.
Evinde evcil hayvan yerine virüs besler.
Tıklamaz "basar".
Pencereleri ve bilgisayarı fareyle kapatmaz, Alt+F4 kullanır.
Renkli, cicili bicili Windows Media Player arayüzü yerine, siyah arayüzlü Winamp kullanır.
Uzaktan yardım kullanmaz, hatalı bilgisayar nerdeyse oraya gider.
Optik sürücüyü asla tuşuyla kapatmaz, eliyle iter.
IE'nin verdiği hatalara sinir olmaz onu bağrına basar yine kullanır.
Klavye bozulduğunda çöpe atmaz oturur can yoldaşını tamir eder...edemezse etirir
tükürdüğünü yalamaz.
Windows gezgini kullanmaz, aradığı dosyayı anında bulur.
IP'sini gizlemez.
Windows XPde bir hata olduğunda hata raporu göndermez, ispiyonculuk yapmaz, hoşgörülüdür.
MS Office yardımcısını da diğer yazılımların Yardım menülerini kullanmaz.
Bilgisayarcı kültürüne saygı gösterir. "Tek rakibim AMD", "Rahmetli de X386'ydı", "Bir sana
hasretim
bir de 3Ghz CPU hızına", "Windows'un ustasıyım, Linux'ın hastasıyım" gibi sözleri ağzından
düşürmez.
IMAC gibi renkli, cicili bicili bilgisayar kullanmaz.
Görev zamanlayıcı kullanmaz, kafasına estiğinde defrag yapar.
İnternette sörf yapmaz, olsa olsa tavla oynar.
Antivirüsle, spyware ile uğraşmaz. Gerekirse format basar.
Multimedya klavye kullanmaz.
Laptopun dokunmatik faresini kullanmaz, normal fare takar.
Işıklı-janjanlı kasa kullanmaz.
Ekran koruyucu kullanmaz.
Overclock yapamıyorum diye ağlamaz
Sistemi eski de olsa onu hor görmez, sahip çıkar.
"Bilmiyordum yanlış yaptım PC bozuldu" demez. "Sinirlendim vurdum tekmeyi, bozuldu" der.
Markalı PC almaz, kendi PC'sini kendi toplar.
AMD 3000+'ı 2.6Ghz'e overclock ederken yanan işlemcisini servise götürdüğünde adam gibi doğruyu
söyler, "abi açtım çalışmadı" demez. "Ne biçim işlemci bu, adam gibi overclock yapılmıyor" der.
Bilgisayar ayarlarını kurcalamaktan kaçınmaz. Gerekirse bozar ama yine de kurcalar.
Sınır tanımaz! ADSL limiti 3GB ise 2.9'da durmaz, sörfe devam eder.
Hızlı yazayım derken yaptığı yazım yanlışlarını silmekle uğraşmaz, hemen Enter'a basıp gönderir.
Sabit diskden, fandan, CPU'dan çıkan seslerle huzur bulur.
Fedakar olur, yaz sıcağında kendisi boncuk boncuk terlese bile vantilatörü kasadan içeri doğru
tutar.
Mouse kullanmaz, klavyedeki hünerlerini her yerde gösterir.
XP'sini Windows klasik temasıyla kullanır. Şekerci dükkanı gibi kullanmaz.
Dial-up'ında "save password" demez, tüm şifrelerini hatırlar hepsi de farklıdır.
My Pictures veya My Music klasörlerini kullanmaz, aksine siler.
USB'den kahve ısıtıcı kullanır. Mutfağa gitmez. Kahvesini yudumlarken kullandığı ICQ'sunda
yazışacak
birini bulursa, klavyeyi on parmak kullanmak için kahve tutacağı olarak DVD-ROM'unu kullanır.
Boş USB yuvası bırakmaz hepsini doldurur.
Gecenin bi vakti bile olsa bilgisayar başında atletle şortla oturmaz.
İşlem yapıyor ikonu olarak kum saati yoktur. Tesbih çeken, volta atan Kadir İnanır bakışlı insan
modeli vardır.
Yazılımların LITE sürümlerini kullanmaz.
Ctrl+Alt+Delete ile uğraşmaz direkt reset atar.
Sevdiği kızın adını ağaca değil, monitöre kazır.
Ayna önünde değil, web cam yardımıyla monitör önünde tıraş olur.
128 MB USB bellek taşımaz, babalar gibi 80 GB sabit disk taşır.
Yamasını kendi yapar, internette yama aramaz.
Bulduğu Windows açıklarını kendi kapatır.
Sistemini power tuşuyla değil anakartın üzerinden kısa devre yaptırarak açar.
Disket sürücüsünden vazgeçmez.
Evinde evcil hayvan yerine virüs besler.
Tıklamaz "basar".
Pencereleri ve bilgisayarı fareyle kapatmaz, Alt+F4 kullanır.
Renkli, cicili bicili Windows Media Player arayüzü yerine, siyah arayüzlü Winamp kullanır.
Uzaktan yardım kullanmaz, hatalı bilgisayar nerdeyse oraya gider.
Optik sürücüyü asla tuşuyla kapatmaz, eliyle iter.
IE'nin verdiği hatalara sinir olmaz onu bağrına basar yine kullanır.
Klavye bozulduğunda çöpe atmaz oturur can yoldaşını tamir eder...edemezse etirir
:)))
Hepimiz bencil insanlarız.Hayır değiliz dersek yalan atmış oluruz.Çıkar amaçlı ilişkiler,dostluklar vs vs.
BİRAZ DA KARŞI TARAFI DÜŞÜNÜN.Şu Fotoğrafta ki bizim pisliklerimizi toplamaya mecbur olmasada ailesini geçindirmeye mecbur olan abimizi düşünün.Birde suratındaki o gülümsemeyi mutlu olmayı, hoşuma gittiği için dikkatimi çekti. Paylaştım
Ara sıra geliyorlar
Fazla anlamlar yükledik şu sıradan ömrümüze. Biz hatayı söylenen her söze bin anlam yürekleyerek yaptık. Gerçekler, söylenenler kadar netti aslında, göremedik. Biz hatayı hep geleceği hayal ederek yaptık. Geçmişten hiç ders çıkarmadık, temiz sayfalara inandık. Yeni aşklara, yeni insanlara… Oysa ne kirlenmemiş bir sayfa kalmıştı ne de kullanılmamış bir kalp. Biz hatayı her kırık kalbi onarmaya çalışarak yaptık. Kalplerin kırıkları önce ellerimize battı sonra teker teker kalbimize.. Biz hatayı düşünerek yaptık, yapmamız gerekeni günlerce saatlerce düşünerek. İçimizden geldiği gibi davranmak zordu çünkü kırılanlar olurdu, yanlış anlayanlar.. Hep başkalarını düşündük içimizde, hep mutsuzduk. Geçmemiş yaralarımız, dinmemiş acılarımız vardı. Bütün bunlara rağmen rengarenk umutlarımız. Biz hatayı umut ederek yaptık. Onlar siyahtı, biz renklere boyadık.
Hayat Kısa Tadını Çıkar
“İçki için, sarhoş olun, küfredin, sevişirken gürültü yapın, çığlık atın, kimyasallardan uzak durun, muslukları açın, gece uyumayın, sebepsiz öpüşün, ağlayın, ağlatmayın, yalan söylemeyin, başkaldırın, isyan edin, mum yakın, şarabı şişeden, sigarayı filtresizinden için, Jim Morrison dinleyin, olmadı Tom Waits, kedileri okşayın, birbirinizi okşayın. beraber duş alın, evde çıplak gezin, insanları takmayın… Hayat kısa, tadını çıkarın…”
Tanrı’nın Soytarıları / The Clowns of God
19 Mart 2014 Çarşamba
12 Mart 2014 Çarşamba
6 Mart 2014 Perşembe
BAZEN
Bazen o kadar çok sıkılıyorum ki, kendimi intihar edesim geliyo. O derece.
Bazen mutluluğun nirvanasındayken, bi anda karamsarlığa düşüyorum.
Bazen sevgi pıtırcığı oluyorum bazen sevimsiz bi insan.
Bazen herşeyi yapabileceğime inanıyorum.
Bazen umutsuzluğa kapılıyorum.
Bazen saçma hareketler yapıyorum.
Bazen saçma sapan konuşuyorum.
Bazen saçma bi tipe bürünüyorum.
Bazen çok sigara içiyorum.
Bazen çok alkol alıyorum.
Ya kısaca; HAYAT BAZEN ÇOK BAZEN
Bazen mutluluğun nirvanasındayken, bi anda karamsarlığa düşüyorum.
Bazen sevgi pıtırcığı oluyorum bazen sevimsiz bi insan.
Bazen herşeyi yapabileceğime inanıyorum.
Bazen umutsuzluğa kapılıyorum.
Bazen saçma hareketler yapıyorum.
Bazen saçma sapan konuşuyorum.
Bazen saçma bi tipe bürünüyorum.
Bazen çok sigara içiyorum.
Bazen çok alkol alıyorum.
Ya kısaca; HAYAT BAZEN ÇOK BAZEN
Hacı yağı kullanan dedeleri çok seviyorum ben. Camide yanına oturunca hemen tereddüt etmeden fışşırdak diye elinin üzerine sürüyorlar ya bayılıyorum. Orası Allah’ın evi sonuçta herkes eşit saf, olduğu gibi şeffaf. Rahatlıyorum orada. Kafamı boşaltıp çıkıyorum . Dedemin hacı yağını hala saklarım evde. Sanki kapağını açıp koklayınca dedemin bembeyaz sakallarını kokluyorum gibi oluyor.
Aslında yaşanabilir bi dünyada yaşıyoruz. Yada yaşadığımızı sanıyoruz. Bi çoğumuz sadece nefes alıp, hayattan hiç bi keyf almadan yaşamımızı sürdürüyoruz. Herkesin bi derdi var, kiminin aile kiminin okul kiminin sevgili kiminin para sıkıntısı vb. Yani anlayacağınız hayat kimseye kolay değil, aslında herkese adil davranıyo hayat. Öyle gözükmese de öyle. Mesela bi örnek; Fakiri parasızlıkla sınıyo allah, zengini de parasıyla sınıyo. Yukarıda bizi izliyo, hepimiz bi sınavdayız. Bazıları bu sınavdan anlının akıyla çıkıyo bazıları da sabredemiyo ve bırakıyo kendini. Çeşitli yollarla ölmeyi deniyo, kendine zarar veriyo falan. Bence bu çok saçma, tamam bende yaptım. Yapmadım değil, ama düşünsene bi ya. Sen ölüyosun arkandan annen baban. Sevdiklerin ağlıyo günlerce aylarca hatta yıllar geçse bile geçmiyo o içindeki yara. O içindeki acı. En acısı da ne biliyomusun? Ölüyosun ve cenaze namazın daha kılınmıyo. Düşündükçe tüylerim diken diken oluyo. Şimdi hangisine üzülmeli insan? Mor bi cesete mi yoksa en değer verdiği insanı kaybettiğine mi?
Tek başıma bir çok şey yapabilirim. Ayaklarım kopana kadar gezebilirim, gözlerim bozulana kadar kitap okuyabilirim, sahiller boyu yürüyebilirim, batana kadar alışveriş yapabilirim, kulak zarım patlayana kadar müzik dinleyebilirim, kendimi kaybedene kadar içip deli gibi dans edebilirim, sonrasında günlerce uyuyabilirim, kahvaltılarımı kendim hazırlayabilirim, akşam yemeklerimi de öyle, çeşit çeşit tatlılar yapıp bayılana kadar çikolata yiyebilirim.
SADECE YANIMDA OL, SENİ DOYA DOYA YAŞAYIM İSTİYORUM
Çok şey istemiyorum aslında. Sadece yanımda olmanı istiyorum. Bütün günü birlikte geçirelim , seni daha çok sevmek istiyorum. Kahkahanın dibine vuralım istiyorum. Kahkahalarımızı fotoğraflarla ölümsüzleştirmek istiyorum. Bizi hep gülerken hatırlamak istiyorum sadece. Sana sarılıp kokunu içime çekmek ve seni sevdiğimi kulağına fısıldamak istiyorum. Dertlerimizi kuytu köşelere hapsetmek , birlikte yeşerttiğimiz umutları özgür kılmak istiyorum. Çok şey istemiyorum aslında. Sadece seni doya doya yaşamak istiyorum .
Ben sana; "Gel beraber mükemmel bir çift olalım, hiç ayrılmayalım, herkes bizi kıskansın." demiyorum ki. Gel diyorum beraber insanları boşvererek şarkı söyleyelim diyorum. Dört dörtlük söyleyelim de demiyorum ki.
Bilmediğimiz yerleri sallarız Allah ne verdiyse. Ben sana gel beraber yemek yapalım, mükemmel kekler pişirelim demiyorum ki. Mahvedelim edelim; yemeği de mutfağı da. Ama yiyelim yine de biz yaptık diye. Sonra gel
harika bir hayatımız olsun demiyorum ki. Kavga edelim, ayrılalım. Aşkı kuvvetlendiren ayrılıklar değil midir zaten? İşte, olsun. Sıkıcı bir beraberlik olmasın. Kavga da olsun arada. Beraber kitap okuyalım, kültürlü iki çift olalım demiyorum ki ben sana. Gel diyorum, beğendiğimiz kitapları alalım kültürlü olmak mı? Boşver. Zevkimize uygun okuyalım. Sadece beraber okuyalım diyorum. Sonra ben sana numaradan korku filmi izleyelim böylece sana sarılabileyim, romantik olur demiyorum ki. Gel diyorum, ya komik bir film izleyelim kahkahalarla eğlenelim. Ya da hüzünlü bir filmle göz yaşlarına boğulalım. İçimizden nasıl geliyorsa yani. Sonra ben sana romantik akşam yemekleri yiyelim, sen bana çiçekler al, öp beni demiyorum ki. Gel diyorum, söyleyelim bir çiğ köfte, yiyelim beraber. Sonra ben sana aç romantik bir müzik dans edelim beraber demiyorum ki. Gel diyorum; açalım bir hip-hop kopalım beraber. Sonra ben sana gel sinemaya gidelim, güzel filmler izleyelim, gezelim beraber demiyorum ki salak. Gel diyorum, al formaları maça gidelim, bağıralım avazımız çıktığı kadar. Sonra ben sana karda güzel fotoğraflar çektirelim, kıskandıralım insanları demiyorum ki. Gel diyorum al şu kar topunu fırlatalım beraber milletin kafasına. Sonra diyorum gezelim kaykayla, basketbol maçı yapalım beraber. Ben demiyorum ki sana; Mükemmel bir çift olalım, kusursuz, harika anlaşalım. Benim istediğim gibi mükemmel bir adam ol. Ben diyorum ki sana; gel benimle hayatını yaşa. Kimsen o ol, değiştirme kendini, doğal olalım. Ne istiyorsak onu yapalım. Gel diyorum bak, söylüyorum. Gel; boşverelim insanları, keyfimize bakalım, mutlu olalım.
SEVGİLİMLE BUNLARI YAPMAK İSTİYOM AQ
1- ÇİMLERDE BOĞUŞMAK
2- BERABER YEMEK YAPMAK
3- DAĞ BAYIR KOŞMAK
4- BERABER UYUMAK
5- KİMSESİZLER YURDUNUZ ZİYARET ETMEK
6- ONA YEMEK YEDİRMEK TIPKI BEBEK GİBİ
7- ÇOCUK GİBİ PARKTA OYNAMAK, BENI SALLAMASINI ISTEMEK
8- ONA SIMSIKI SARILIP UYUMAK
9- BUTUN DERTLERIMI ANLATMAK, HİÇ BİRŞEYİMİ SAKLAMAMAK
10- BALIK TUTMAK, VE TUTTUĞUMDA DELİLER GİBİ ONA SARILMAK
11- TAKLIDINI YAPMAK
12- ARABAYLA MANZARASI GÜZEL BİR YERDE SIRTINI ARABAYA YASLAYIP OTURMAK
13- ÇİMLERE KARŞILIKLI UZANIP, SAATLERCE GÖZLERLE KONUŞMAK
14- BERABER PASTA YAPMAK
15- KARI KOCA GİBİ TAKILMAK
16- GÜN BOYU BERABER OLMAK VE HİÇ ŞİKAYET ETMEMEK
17- YUNUSLARA BINIP AÇILMAK VE "ÖPMEZSEN PEDALLARI ÇEVİRMEM" DİYEN bir SEVGİLİ
18- MANGAL YAKMAK
19- PUZZLE YAPMAK
20- BEBEK SEVMEK
21- KONSERE GİTMEK
22- AYNI T-SHİRTLERİ GİYMEK
23- SESSİZ SİNEMA OYNAMAK
24- BİRBİRİMİZİ ÇİZMEYE ÇALIŞMAK
25- YORGAN ALTINDA BİRBİRİMİZİ GIDIKLAMAK
26- AYRILIP TEKRAR TANIŞMA OYUNU OYNAMAK
27- BUNGEE JUMPİNG YAPMAK
28- AVAZIMIZ ÇIKTIĞINCA BAĞIRIP ŞARKI SÖYLEMEK
29- AĞAÇ DİKMEK
30- ZİLLERE BASIP KAÇMAK
31- UÇURTMA UÇURMAK
32- TELEFERİĞE BİNMEK
33- FİFA OYNAMAK
34- EVİN İÇİNDE SU SAVAŞI YAPMAK
35- DANS ETMEK
36- GO KART'A GİTMEK
37- KAMP YAPMAK
38- KIRMIZI IŞIKTA DANS EDEREK GEÇMEK
39- ATA BİNMEK
40- AKSANLI KONUŞMAK
41- YASTIK SAVAŞI YAPMAK
42- PARKTA PİKNİK YAPMAK
43- ONA SİNİRLENINCE BENI ISSIZ BİYERLERE GÖTÜRÜP ONA TÜM SİNİRİMİ BOŞALTMAMI SAĞLAYACAK
44- LUNAPARK'A GİTMEK
45- WAFFLE YEDİRİRKEN AĞZINA YÜZÜNE BULAŞTIRMAK
46- RADYO PROGRAMLARINA KATILIP HİÇ TANIŞMIYOR MUŞUZ GİBİ KONUŞMAK
47- SABAH GÜNEŞİN DOĞMASINI BEKLEMEK
48- BİSİKLET TURU YAPMAK
49- SİNEMAYA GİDİP YAN YANA OTURMAK
50- SİNEMADAYKEN KONUŞUP HERKEZİ RAHATSIZ ETMEK
51- BERABER TAKI YAPIP SATMAK
52- BİRLİKTE OLDUĞUMUZ GUNLERIN GUNLUĞUNU TUTMAK
53- OTOSTOP ÇEKMEK
54- EVİN ALTINA GİDİP ATEŞ YAKMAK
55- EVİMİZİN ALTINDA ŞARKI SÖYLEMEK
56- SIRF RESİM ÇEKİNMEK İÇİN İLGİNÇ YERLERE GİDİP KOMİK POZLAR VERMEK
57- KAR SAVAŞI
58- ÇİMLERE YATIP BULUTLARI CİSİMLERE BENZETMEK
59- BİR ŞARKIYI 10 BİN KERE DİNLEMEYİ
60- BERABER TABU OYNAMAK
2- BERABER YEMEK YAPMAK
3- DAĞ BAYIR KOŞMAK
4- BERABER UYUMAK
5- KİMSESİZLER YURDUNUZ ZİYARET ETMEK
6- ONA YEMEK YEDİRMEK TIPKI BEBEK GİBİ
7- ÇOCUK GİBİ PARKTA OYNAMAK, BENI SALLAMASINI ISTEMEK
8- ONA SIMSIKI SARILIP UYUMAK
9- BUTUN DERTLERIMI ANLATMAK, HİÇ BİRŞEYİMİ SAKLAMAMAK
10- BALIK TUTMAK, VE TUTTUĞUMDA DELİLER GİBİ ONA SARILMAK
11- TAKLIDINI YAPMAK
12- ARABAYLA MANZARASI GÜZEL BİR YERDE SIRTINI ARABAYA YASLAYIP OTURMAK
13- ÇİMLERE KARŞILIKLI UZANIP, SAATLERCE GÖZLERLE KONUŞMAK
14- BERABER PASTA YAPMAK
15- KARI KOCA GİBİ TAKILMAK
16- GÜN BOYU BERABER OLMAK VE HİÇ ŞİKAYET ETMEMEK
17- YUNUSLARA BINIP AÇILMAK VE "ÖPMEZSEN PEDALLARI ÇEVİRMEM" DİYEN bir SEVGİLİ
18- MANGAL YAKMAK
19- PUZZLE YAPMAK
20- BEBEK SEVMEK
21- KONSERE GİTMEK
22- AYNI T-SHİRTLERİ GİYMEK
23- SESSİZ SİNEMA OYNAMAK
24- BİRBİRİMİZİ ÇİZMEYE ÇALIŞMAK
25- YORGAN ALTINDA BİRBİRİMİZİ GIDIKLAMAK
26- AYRILIP TEKRAR TANIŞMA OYUNU OYNAMAK
27- BUNGEE JUMPİNG YAPMAK
28- AVAZIMIZ ÇIKTIĞINCA BAĞIRIP ŞARKI SÖYLEMEK
29- AĞAÇ DİKMEK
30- ZİLLERE BASIP KAÇMAK
31- UÇURTMA UÇURMAK
32- TELEFERİĞE BİNMEK
33- FİFA OYNAMAK
34- EVİN İÇİNDE SU SAVAŞI YAPMAK
35- DANS ETMEK
36- GO KART'A GİTMEK
37- KAMP YAPMAK
38- KIRMIZI IŞIKTA DANS EDEREK GEÇMEK
39- ATA BİNMEK
40- AKSANLI KONUŞMAK
41- YASTIK SAVAŞI YAPMAK
42- PARKTA PİKNİK YAPMAK
43- ONA SİNİRLENINCE BENI ISSIZ BİYERLERE GÖTÜRÜP ONA TÜM SİNİRİMİ BOŞALTMAMI SAĞLAYACAK
44- LUNAPARK'A GİTMEK
45- WAFFLE YEDİRİRKEN AĞZINA YÜZÜNE BULAŞTIRMAK
46- RADYO PROGRAMLARINA KATILIP HİÇ TANIŞMIYOR MUŞUZ GİBİ KONUŞMAK
47- SABAH GÜNEŞİN DOĞMASINI BEKLEMEK
48- BİSİKLET TURU YAPMAK
49- SİNEMAYA GİDİP YAN YANA OTURMAK
50- SİNEMADAYKEN KONUŞUP HERKEZİ RAHATSIZ ETMEK
51- BERABER TAKI YAPIP SATMAK
52- BİRLİKTE OLDUĞUMUZ GUNLERIN GUNLUĞUNU TUTMAK
53- OTOSTOP ÇEKMEK
54- EVİN ALTINA GİDİP ATEŞ YAKMAK
55- EVİMİZİN ALTINDA ŞARKI SÖYLEMEK
56- SIRF RESİM ÇEKİNMEK İÇİN İLGİNÇ YERLERE GİDİP KOMİK POZLAR VERMEK
57- KAR SAVAŞI
58- ÇİMLERE YATIP BULUTLARI CİSİMLERE BENZETMEK
59- BİR ŞARKIYI 10 BİN KERE DİNLEMEYİ
60- BERABER TABU OYNAMAK